
Hayatımızda
önemli bir yer teşkil eden kitle iletişim araçları; sermaye ve güç odaklı bir
yapıya dönüşmüş, toplumu yönlendiren bir araç haline gelmiş, gerçek ile kurgu
arasında bağ kuran stratejik bir unsur olmuştur. Buna mukabil basının içeriği
de yaşantımızda önemli bir etkiye sahip olmuştur. Ancak bu içerik, yapıcı değil
yıkıcı bir görev üstlenmiştir. Toplumun lehine değil aleyhine işleyen bir hal
almıştır. Rant ve sermaye hırsı basının işleyişini değiştirmiş, reyting
yarışları fütursuz ve şuursuz bir medya yapısını ortaya çıkarmıştır.
Tüm bu
sorunlar “gazetecilik” mesleğini de tartışılır hale getirmiş, mesleğe olan
güveni zayıflatmıştır. Gazetecinin aktivist rolüne bürünmesi ise mesleğin
itibar kaybetmesine yol açmıştır. Nitekim gazeteciler haber ile yorumu
birbirinden ayırmalı, asıl gayeleri nesnel habercilik olmalıdır.
Sonuç olarak medyanın asli görevi; bilgiyi çarpıtıp servis etmek değil, bilgiyi olduğu gibi aktarmaktır. Halkı, niteliksiz içeriklerle uyutmak değil hoş ve zengin içeriklerle eğlendirmektir. Şiddet ve cinsel içerikli konuları bilinç altına empoze etmek değil faydalı, eğitici içeriklerle toplumu aydınlatmaktır.
Ne diyordu
Joseph Goebbels: “ Bana vicdansız bir medya verin size bilinçsiz bir halk
sunayım.”
Sadullah
Necip UZUN
Basın Ahlâkına Dair