Komplo'suz Teori: Su Savaşları



  Dünya’daki su kaynaklarının sadece %2.5 civarının temiz su olduğu düşünüldüğünde giderek artan nüfus, kentleşme, küresel ısınma ve bunlara paralel olarak küresel iklim değişikliği sürecinde olmamız, açık ve net bir şekilde insanlığın gelecekteki en büyük ortak sorunu susuzluğun olacağını söyleyebiliriz.
   Son elli yılda dünya nüfusunda 2.5 kat tüketimde ise 4.5 kat artış var. Bununla beraber, sanayi devrimiyle enerji için fosil yakıtlar kullanmaya, dört buçuk milyar yıldır toprağın altında depolanan karbonu katı, sıvı, gaz halinde çıkarıp atmosfere salmaya başladık. Haliyle, Soçi’ye Kış Olimpiyatlarını izlemeye gidenler denize girip güneşlendiler.
   Aslında yukarıda bahsettiğim ortak sorunun şimdiden başladığını, suyun ülkeler arasında çekişmelere yol açtığını, bankerlerin tatlı su kaynaklarını tekeline almak istediklerini, suya muhtaç halk ile su tüccarları arasında çatışmaların yaşandığını medya gündeme getirmese de, politikacılar pek dillendirmese de hepimizin az çok gördüğünü söyleyebiliriz.
   Biraz da örneklerden bahsedelim:
-          ABD’nin Ulusal İstihbarat Ofisinin yayınladığı küresel su güvenliği raporunda 2020 den sonra yaşanacak su kıtlığının olası savaş senaryolarını doğurabileceğini işaret ediyor.
-          İsrail, işgal altında tuttuğu Filistin topraklarındaki su kuyuların 5/4’üne hakim durumda. Ayrıca İsrailli işgalcilerin 30 dan fazla kuyu açmasına karşılık Filistinlilerin 1967’den bu yana kuyu açması yasak. İsrail’in Golan Tepelerine hakim olması su ihtiyacından da kaynaklanmaktadır.
-          Brezilya’yı vuran kuraklık nedeniyle 100 den fazla kentte su karneye bağlandı. 6 milyon kişinin su kullanımı sınırlandırıldı.
-          ABD ve Meksika arasında Kolorado Irmağı suyunun paylaşımı konusunda süregelen anlaşmazlıklar var.
-          Çin-Hindistan-Pakistan-Bangladeş arasında geçmişte olduğu gibi su kaynaklarına hakim olma mücadeleleri devam ediyor.
-          IŞİD terör örgütünün elde ettiği galibiyetler Dicle ve Fırat nehirleri boyunca olması göze çarpıyor. Uluslar arası enerji uzmanı Mehmet Öğütçü ; “ IŞİD’in sadece sunni bölgeleri işgal etmekle kalmayıp, aynı zamanda Fırat Nehri boyunca olan kentleri ele geçirdi.” açıklamasında bulundu.   



20. yüzyıla nasıl “petrol” damgasını vurduysa, 21. yüzyıla da “tatlı su kaynaklarının” damga vuracağını söyleyebiliriz.


     Güneydoğu Anadolu Projesinin (GAP) Hakimiyeti Kimlerin Eline Geçiyor?

   Dünyanın en büyük projelerinden biri olan GAP gerek coğrafi gerek burada elde edilecek ürünler itibariyle iştah kabartan bir proje. Böylesine geniş bir projeyi yabancıların göz ardı edemeyeceğini idrak edebiliriz. Daha da ileri gidelim; övündüğümüz bu projeyi deyim yerindeyse kaybetmek üzereyiz. Şimdi yazacaklarım bu öngörünün ispatı vücut etmesidir.
-          İstihbarat danışmanı olan Robert D. KAPLAN 1994 yılında Amerika’daki yazmış olduğu bir makalede; “Türkiye Atatürk Barajına, GAP’a neden bu kadar para harcıyor, nasıl olsa elinden çıkacak.” ifadesini kullanıyor.
-          1994 yılında bir programa konuk olan Türkiye Musevi Cemaati temsilcisinin önde gelen isimlerinden Nesim Levi, Türkiye’den İsrail’e göç etmiş Yahudi ailelerinden bir kısmının Türkiye’ye geri dönerek Urfa bölgesine yerleşmekte olduklarını belirtmiştir. (Şanlıurfa gerek BOP için gerek GAP için önem arz eden bir konumda)
-          1995’li yıllarda çıkan haberlere göre; ” İsrailli finans şirketleri GAP’a kredi yarışına girdi.”
-          NOKTA dergisinin bir yayınında; “İsrailliler GAP bölgesinde 450 bin dönüm arazi satın aldı.”
-          2000 yılında Şanlıurfa Valisi Şahabettin Harput ; “ GAP gizli açık ortaklıklarla satılıyor.” diyordu. Harput, GAP bölgesindeki toprakların yabancı ülkelere özellikle de İsrail’e satılmasına karşı direndiğini ifade etmiştir. Bu açıklamalardan sonra vali görevinden alındı.
-          Artık yabancı firmaların yatırımlarını bu bölgeye kaydırdıklarını GAP İdaresi de doğruluyor.
-           Asıl ürkütücü gerçek, yabancı firmalar yatırım yapmadan önce sıkıntı yaşamamak için Türk firmalarıyla ortaklık kurması.


   İştah kabartan bu projenin meyvesini kimler yer dersiniz?

            Medeniyetin Bir Parçasından, Ticaret Nesnesine Dönüşen ; Su
   Eskiden insanlar su ihtiyaçlarını mahallelerdeki çeşmelerden, su kuyularından karşılardı. Şimdi ise herkesin elinde parayla satın alınan pet şişeler. Satın aldığımız suyun güvenirliliği ise meçhul.

   Çeşmeler, hamamlar, köprüler bir zamanlar medeniyetin taşlarındandı. 21. yüzyılda ise ‘Çağdaş Medeniyetin’ rant kültürü oldu. Oysa ki inancımızda, suyun kamu malı olduğu, satılamayacağı ya da rant unsuru olamayacağı yer almaz mı?
İster kapitalizm deyin, ister demokrasi…
Şeytani bir sisteme doğru yol almaktayız.

                                                                        SADULLAH NECİP UZUN/İstanbul Üniversitesi

4 yorum:

  1. Dostum çok güzel bir konuya değindin bu konuyu açarsak sayfalarca yazı çıkar ortaya ama iyi özetlemişsin. Şeytani sistemi Allah çökertir inşallah, yoksa zamanın insanları devlet adamları şeytana hizmetten başka birşey yapmıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağol kardeşim, dediğin gibi geniş ve derin bir konu, teşhir etmek gerek.

      Sil
  2. Kardeşim çok derin ve elzem bir konuya değinmişsin. Günümüzün birçok analist bu konuda öngörü ve tez ortaya koymaktadır. Gelecek yüzyılın en büyük sorunlarından biri olma özelliği taşıyan su problemi şuan Golan tepelerini ,Suriye Türkiye arasındaki su problemi ve Afrika'da baş gösteren kuraklık nedeniyle dikkat çekilen bir sorundur. Görmezden gelinemeyeceğini gayet net ifade etmişsiniz. Kalemine sağlık.

    YanıtlaSil